İran, geçtiğimiz günlerde önce Erbil’e, daha sonra da Pakistan’a yönelik füzeli ve İnsansız Hava Araçları (İHA) ile saldırılar düzenledi.
Saldırılar sonucu bölgede tansiyon hat safhaya yükselirken, İran’dan ‘ülke egemenliklerini değil teröristleri hedef aldık’ yönünde açıklama yapıldı ancak bu ifadeler gerilimi düşürmeye yetmedi.
Söz konusu saldırılara yönelik ise Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) tarafından dikkat çeken bir analiz yapıldı.
SETA, söz konusu analizde beş soruda “İran’ın Erbil ve Pakistan Saldırılarının Sebepleri ve Sonuçları”nı ele aldı.
İran, üç gün önce Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’ndeki (IKBY) Erbil’e füzeli saldırı düzenledi.
İran’dan yapılan resmi açıklamada Erbil’deki saldırıda İsrail’in istihbarat hücrelerinin ve İran karşıtı teröristlerin hedef alındığı belirtildi.
Erbil’de düzenlenen saldırı sonucu biri çocuk dört kişi hayatını kaybederken, yaklaşık 20 kişi de yaralandı.
Ölen kişiler arasında Falcon Group inşaat şirketinin sahibi Iraklı iş adamı Peşrev Dizeyi de bulunuyor. Evi hedef alınan Dizeyi, Barzani ile yakın ilişkileri olan bir isim. Ancak İran ise bu ismin Mossad için çalıştığını iddia ediyor.
SETA’da beş soru üzerinden yer verilen analizde söz konusu saldırı ile İran’ın politik mesaj vermeye çalıştığı ifade edildi.
İran’ın daha önce de Erbil’deki bazı hedefleri vurduğu belirtilen analizde, bu bölgede İran’a karşı eylemlerde bulunan İran Kürdistan Demokratik Partisi’nin (İKDP) hedef alındığı bu operasyonların, Tahran ile Bağdat yönetimleri arasında da gerginliğe sebep olduğu, sonrasında Bağdat yönetimi ile uzlaşıya varan Tahran yönetiminin,19 Mart 2023’de imzalanan güvenlik anlaşmasının ardından bu operasyonları durdurduğu aktarıldı.
İran’ın dört kişinin hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan saldırısının dışarıya yönelik bir mesaj olduğu, İsrail’in ve terör örgütlerinin eylemleri karşısında bir güç gösterisi niteliği taşıdığı ifade edildi.
Erbil ile Tel Aviv arasındaki iyi ilişkilere dikkat çekilen analizde İsrail’i doğrudan hedef alamayan İran’ın dolaylı bir saldırıyla mesaj verdiği belirtildi.
Söz konusu saldırının İran’ın Irak üzerindeki nüfuz talebinin de bir ifadesi olduğu ifade edilen analizde, Erbil’in Bağdat’a nispetle Tahran’ın etkisinin zayıf olduğu bir bölge olduğuna vurgu yapıldı.
Topraklarına yönelik yapılan saldırıyı şiddetle kınayan ve İran’a sert tepki veren Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başbakanı (IKBY) Mesrur Barzani, saldırıyı “sebepsiz ve namertçe” olarak niteledi.
Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani de İran’ın Erbil saldırısını “düşmanca” şeklinde nitelendirerek, “Bu eylem kesinlikle Irak ile İran arasındaki güçlü ilişkiyi baltalayan tehlikeli bir gelişmedir.” sözleriyle tepki gösterdi.
Irak Dışişleri Bakanlığı da saldırıyı Irak’ın güvenliğine yapılmış bir saldırı olarak niteledi ve kınadı.
İran yönetimi ise saldırının Irak’ın egemenlik haklarını ihlal etmediğini ve komşu ülkenin egemenlik haklarına saygı duyduğunu ifade etti.
İlk etapta İran kaynakları saldırının ABD konsolosluğuna yapıldığını iddia etseler de bu durumun gerçeği yansıtmadığı ve İran kamuoyunu heyecanlandırmak için bir taktik olduğu çok geçmeden anlaşıldı.
İran, bölgesel ve küresel çapta tepki çeken Erbil’e yönelik saldırısının ardından bu kez ise Pakistan topraklarını hedef aldı.
Tahran yönetimi füze ve İHA’lar ile ‘terör örgütü’ olarak kabul ettiği Ceyş’ul Adl örgütünü hedef aldı. Saldırılar nedeniyle iki çocuk hayatını kaybederken, üç kişi de yaralandı.
SETA’da yer alan analizde söz konusu saldırının da İran’ın bir güç gösterisi olduğu ifade edilerek, iki ülke arasında zaman zaman sınırda gerçekleşen terör ve uyuşturucu kaçakçılığı gibi konulardan dolayı anlaşmazlık çıktığı hatırlatıldı.
Pakistan tarafından İran’a sızma yapan silahlı grupların İran’da gerçekleştirdiği terör eylemleri nedeniyle, İran’ın Pakistan’ı suçlamasına sebep olduğu, daha nadir de olsa Pakistan topraklarında gerçekleşen terör eylemlerinden de İslamabad yönetiminin Tahran’ı sorumlu tuttuğu belirtildi.
Ancak söz konusu analizde iki ülke arasında zaman zaman tansiyonun yükselmesine rağmen İran’ın Pakistan’a yönelik saldırısının ‘sürpriz’ olduğu ve bu yüzden de hem İran’da hem de Pakistan’da ciddi tartışmalara sebep olduğu belirtildi.
İki çocuğun hayatını kaybettiği, aralarında kadın ve çocukların da yer aldığı üç kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan saldırıya Pakistan’dan tepki gösterildi.
Pakistan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mümtaz Zehra Beluç, saldırıyı “İran tarafından Pakistan’ın egemenliğinin sebepsiz ve bariz bir şekilde çiğnenmesi, uluslararası hukukun ve Birleşmiş Milletler tüzüğünün amaç ve ilkelerinin ihlalidir” şeklinde niteleyerek tepkisini dile getirdi.
İran tarafının çeşitli girişimlerine rağmen Pakistan’ın yumuşamadığı aktarılan analizde, Tahran büyükelçisinin geri çağrıldığı, daha sonra da Pakistan ordusunun İran’ın Sistan-Belucistan vilayetindeki Seravan kentindeki bazı hedefleri vurarak karşılık verdiği hatırlatıldı.
SETA’nın analizinde, dokuz kişinin hayatını kaybettiği saldırı sonrasında İran’ın konuyu daha fazla uzatmayacağının ve karşılık vermeyeceğinin tahmin edildiği ifade edilerek, “Pakistan, böyle bir karşılık vermeye kendini mecbur hissetti. Karşılık verilmediği ve caydırıcı olunmadığı takdirde İran’ın benzeri eylemleri tekrarlamasının mümkün olduğu değerlendirildi. İran-Pakistan ilişkilerinin bu olaylardan ciddi bir yara aldığını da söylemek mümkün.” denildi.
SETA’nın analizinde yer verilen son ve en dikkat çeken kısım ise İran’ın Erbil ve Pakistan’a yönelik saldırılarının bölgesel etkiye yönelik olası sonuçlarının değerlendirildiği bölüm oldu.
İsrail’in Gazze’de gerçekleştirdiği soykırım saldırılarının, ABD öncülüğündeki koalisyon güçlerinin Yemen’deki Husilere yönelik operasyonlarına dikkat çekilerek ‘bölgenin şiddet sarmalına sürüklendiği’ni ifade eden analizde İran’ın saldırılarının genel bölgesel güvenlik ve huzur adına olumsuz bir gelişme olduğu vurgulandı.
“İran’ın vekil kuvvetlerinin yayılımı her ne kadar kendi etkisini bölgenin tamamına yaysa da İsrail ve ABD’nin sınırlandırıcı hamleleri İran’ın güvenlik kırılganlığını ortaya çıkarıyor.” ifadelerine yer verilen analizde, “Bu kırılganlığı örtmek adına düzenlediği saldırılar ise bölge ülkelerinin tepkisini ve hatta askeri angajmanını da gündeme getiriyor. İran’ın bu tavrı devam ettiği müddetçe bölgesel istikrarın zarar göreceği açık.” denildi.
İran’ın bundan sonra da benzer saldırılarda bulunup bulunmayacağının meçhul olduğu vurgulanan analizde Türkiye ve Afganistan’dan gelen ‘itidal’ çağrılarına dikkat çekilerek, “İran’ın bir sonraki hedefinin Afganistan olabileceği senaryoları da konuşuluyor. Kirman saldırısının faillerinin Afganistan’da faaliyet gösteren DEAŞ Horasan örgütü olması, İran’ın Afganistan’a yönelik bir saldırı gerçekleştirebileceği senaryosunu gündeme getiriyor.” denildi.